Katil Devletler Koalisyonu

-
Aa
+
a
a
a

 Bu konuda size çok soru sorulmuş olsa da ben de yine Dünya Ticaret Merkezi saldırısı ve bunun sonucu olan Afganistan'ın bombalanmasıyla başlamak istiyorum. Sizce, bu hadiselerin arkasında medyanın bildirdiğinin veya bizim bildiklerimizin ötesinde birşeyler var mı?

Ancak çok dikkatli bir okuyucu şu an neler döndüğüne dair bir şeyler kavrayabilir, sadece dikkatli bir okuyucu. Çünkü siz, 'ABD ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu müttefikleri milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanacak bir girişimin hazırlığı içindeler' şeklinde bir manşete rastlayamazsınız. Bunu anlamak için arka sayfa gibi kuytu köşeleri okumalı, büyük basın kuruluşları dışındaki medya ve muhalif seslere kulak vermelisiniz.

Bir sansürden mi söz ediyoruz?

Başka tür bir sansür bu. Mesela, Pentagon, basının bombardımanın etkilerini keşfetmesini önlemek için bütün sivil uydu fofoğraflarını satın alması bir doğrudan sansürcülüktür.

ABD hükümeti, El-Cezire gibi Arap dünyasının yegane bağımsız televizyonunu dizginlemek için Katar'a baskı yapmaya çalışan gerici Arap devletlerinin arasına katılabilmektedir. Bunlar beklenen şeyler, beni şaşırtmaz. Hepsinden daha önemlisi, sadece medyanın değil, dünya genelindeki aydınların kendini sansürlemesidir. Birkaç ay içinde birkaç milyon insanın ölümüne yol açabilecek bu harekata ünlü yazar veya bilim adamlarının, çağın gereklerine uymak adına tepkisiz kaldığını görebilirsiniz.

ABD'ci aydınlar kendilerini sansürlüyor

Afganistan'ı bombalamak sorunu çözecek mi? Diğer yandan bu çerçevede Irak'ın da bombalanabileceği söylentiler arasında. Bu ihtimaller hakkında ne düşünüyorsunuz?

Washington'daki karar mekanizmaları içinde olmadığım için şimdiye kadar söylenenlerin dışında ne düşünüldüğünü bilemem, fakat beyanatlardan çıkarılan sonuç esas planın bütün dünyaya savaş açmak olduğu ortada. Beyaz Saray'dan yapılan ilk açıklama gayet açıktı: 'Dünyanın bütün ulusları ya bizi yapacağımız herşeyde desteklersiniz ya da kesin bir yıkımla karşı karşıya kalırsınız.' İlk söylemler teröre karışan herkesin cezalandırılacağı yönünde katı açıklamalardı. Biz bunu yapamayız. Bu durumda bombalamaya öncelikle Washington'dan başlamak gerekir. Ancak Pentagon'un düşündüğü geniş ölçekli ve çok yıkıcı bu saldırı planına, başta Nato üyesi ülke başkanları ve hatta "bu tür bir harekatın her şeyden önce Amerika'nın kendi çıkarlarına zarar vereceği" endişesi ile kendi danışmanlarından gelen tepkiler üzerine Washington, herkes tarafından görülebilir bir katliam yapmama kararı alarak diğer Arap ülkelerini bombalama tehditlerinden geri adım attı.

Ortadoğu her an patlayabilir

Bir Arap ülkesine yapılacak saldırıda, bölge patlayabilirdi. ABD bombardımana, diğer hükümetlerin verdikleri desteğe karşı, çok güçlü bir kitlesel muhalefetin olduğu tartışılmaz bir gerçek ve herkes bu genel memnuniyetsizliğin bir patlamaya dönüşmesini engellemek için çok dikkatli konuşmak zorunda. Böyle bir toplumsal patlama çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Örneğin Pakistan'da Taliban hükümeti ile noktalanabilecek önemli bir İslami devrim temayülü mevcut ve Pakistan'ın bir nükleer güç olduğu da dikkate alındığında hadisenin ciddiyeti daha da artmakta.

Diğer yandan Suudi Arabistan hükümeti baskıcı ve sert bir rejim olduğu için çok kırılgan bir yapıya sahip, baskı altında tutulan halkın memnuniyetsizliği ciddi bir istikrarsızlık unsuru. ABD, 1940'lardan bu yana, zengin petrol kaynaklarından dolayı bölgeye dönük dış politikasının temel merkezi olan Suudi Arabistan üzerinde kontrolü kaybetmek istemez. Bu arada, çok yakın bir zamanda Hindistan ve Pakistan arasında bir savaşın çıkması da pekala mümkün.

Eğer Türkiye de ABD ve müttefiklerine verdiği sözleri yerine getirmeye devam eder, hatta bölgeye askeri birlik gönderirse Türk toplumunun belirli kesimlerinde çok ciddi bir öfke uyandıracağını tahmin edebilmek çok güç değil.

Katiller koalisyonu

Bu savaşın, özellikle Ortadoğu'da sınırların değişmesine neden olabileceği ihtimalini görüyor musunuz?

1978'de hiçkimse, hiçbir istihbarat teşkilatı, İran'da neler olabileceğini tahmin edememişti. Yani, bu tür gelişmeleri tahmin edebilmek fevkalade zordur. Ben çok fazla değişecek bir şey görmüyorum. Diğer taraftan, şiddetli değişimlere yol açabilecek küçük sebeplerden, büyük felaket ve geniş ölçekli bir savaşa uzanan ihtimaller de mevcut. İhtimaller düşük ama sebepler gerçek.

Mesela bir süre önce İsrailli bir bakan öldürüldü ve bu defa misilleme suikasti olarak Amerika tarafından sağlanan bir helicopterle Filistinli siyasi lider Al-Vayik Mustafa öldürüldü. Amerika, suikastlerde, hatta sivillerin yaşadığı apartman binalarına saldırmak gibi diğer vahşice eylemlerde kullanıldığını bildiği halde İsrail'e silah tedarik etmeye devam etmektedir. Bu haberler New York Times'da görünmeyebilir ancak bütün bunların bölge insanının gözünden kaçması imkansızdır. Bu nereye kadar gidecek? 30 yılı aşan vahşi, zalim bir işgal bölgede pek çok ateşleyici unsur ve tehlikeli ihtimal mevcut, ne olacağını bilemezsin.

Örneğin terörizme karşı oluşturulan koalisyona bir bakalım. Düşünebileceğim her katil ve terörist devlet bu koalisyonun üyesi.

Ben de tehdit ediliyorum!

Bunu, kendi insanlarına karşı iyi fakat diğer milletlere karşı değil, diye anlayabilir miyiz?

Hayır. Onlar kendi insanlarına bile iyi değil. Endüstrileşme çağında, İngiliz işçi kesimi çok acı çekti. Uzun yıllar süren çabalardan sonra özgürlüklerine kavuştular. Mücadelelere rağmen güç merkezleri daima özgürlüğü sınırlamaya çalışır. Bunu başaran ülkeler diğerlerine karşı çok iyi davranmadılar.

Mesela Amerika'yı ele alırsak, ben niye ailemin yaşadığı Avrupa'da değil burada yaşıyorum? Burada yaşıyorum çünkü 400 yıl önce dinci çılgınlar bu topraklara geldi ve bütün nüfusu kıyımdan geçirdi. Tamam. Şimdi ben burada yaşıyorum. Evet, bu güzel, şimdi özgürlük var. Peki, ülkenin geri kalanına ne oldu? Bu ulusal topraklarda 10 milyon yerli insan vardı. Onları şimdi görüyor musun? Hayır. Sonra pasifike doğru Filipin gibi diğer adaları medenileştirip yükseltmek için fethetmeye yöneldiler. İfade buydu. Sonunda iki yıl içinde yarım milyon Filipinli'yi öldürerek cennete gönderdiler!

ABD'nin 'katliam' yetkisi

Irkçı bir politikadan mı kaynaklanıyor bu?

Amerika, 1980'de Salvador'da katolik kilisesi ile gerçekte savaştaydı. Başta kilisenin başpiskoposu olmak üzere, topluma önderlik eden birçok aydın, Amerika tarafından silahlandırılan güçler eliyle suikaste uğradı. 1980 ile 1989 arasında aynı güçler 70 bin insanı katletti.

Kilise düşmandı, çünkü fakirler için "öncelikli tercih"i benimsediği için cezayı hakkedecek bir günah işlemişti. Yüzyıllık bir uygulamayı kaldırarak zenginlerin yerine fakirlere öncelik veren bir kilise olacaklardı. Bu akîbete uğradılar.

Orta Amerika'nın geri kalan kısmında ise, 1980'lerden, 200 bin cesed, harabeye çevrilmiş birçok ülke kaldı. Bu ırkçılık mıydı? Hayır. Bu ırkçılık değil. Eğer İsrail Amerika'ya karşı gelse, onlar da aynı akîbete uğrayacaktı. Batı ekonomik bir yapıya sahiptir. İstediği herkesi öldürebilir.

Biraz da İsrail ile Amerika ilişkilerinden konuşalım. 11 Eylül'de yapılan saldırıdan çıkarılan sonuçlara gore, Amerika'nın özellikle İsrail ile olan ilişkilerinden dolayı İslam dünyası ile problemi olduğuna inanılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu doğru. 1967 yılına kadar Amerika İsrail'e özel bir destek vermedi. Hatta İsrail 1956'da, Sina yarımadasını işgal ettiği zaman, Başkan Eisenhower basitçe İsrail'in Sina'dan çıkmasını emretti. Aksi takdirde İsrail ekonomik ambargo ile yüzyüze kalacaktı.

Ancak 1967'de İsrail Sina yarımadasını yine işgal ettiği zaman, Amerika keyiflendi. Çünkü, 1956'da İsrail Sina'yı Ortadoğu'da eski pozisyonlarını korumak amacında olan İngiliz ve Fransızlar ile işgal etmişti, bu planda Amerika dışarıda kalmıştı!..

Amerika gerçekten İsrail'i niye destekliyor? Bunda Yahudi lobbilerinin etkisi var mı?

1956'da da aynı lobiler vardı. Lobiler Amerika'ya karşı koyamazlar. Eğer Amerika ile aynı güç çizgisinde bulunurlarsa etkili olabilirler. Bu arada onları Yahudi lobisi olarak değil, İsrail lobileri olarak adlandırmak daha doğru olur. İsrail'in en büyük lobilerinden birisi Amerika'daki en etkin grup olan radikal Hıristiyanlar. Biliyorsun, ABD çok fundemantal bir ülke, devlet değil ama sosyal yapı aşırı fundemantal. Bu çok geniş lobiler, İsrail için büyük miktarlarda para bağışında bulunabiliyorlar.

Diğer yandan 1967'de, bölgedeki politikaların değişmesi ile İsrail, Amerika için çok önemli hizmetlerde bulundu. O günlerde ana düşman Nasır tarafından sembolize edilen 'laik milliyetçilik'ti. Nasır, laik Arap milliyetçiliğini, Amerikan merkezinden bağımsız olabilecek şekilde dünya enerji kaynaklarının bulunduğu Körfeze doğru yaymaya çalışıyordu. İsrail, Nasır ve Arap milliyetçiliğini darmadağan etti. O zaman İran, Suudi Arabistan, İsrail, Pakistan ve Türkiye arka plandaydı. Nixon yönetimi bu ülkeleri "bölgedeki yerel polis" olarak adlandırmıştı. Bunlar, her zaman emre amâde Arap devletlerinin devamlılığını sağladı.

Grupta adı geçen Türkiye'nin de "laik milliyetçi" bir yapıda olduğu söylenebilir...

Bu Amerika'nın emirlerini yerine getirdikçe problem değil. Nasır, katolik kilise gibi, çizgi dışına çıkmıştı. 1979 İran devrimi ile, Amerika en önemli müttefiğini kaybetti. Bu gelişmeden sonra İsrail'in Türkiye ile birlikte bölgedeki önemi arttı. Şimdi, İsrail bölgedeki en büyük askeri güç, aynı zamanda Türkiye gibi önemli bir askeri üs.

Diğer yandan, İsrail'in ekonomisi de Amerikan ekonomisinde olduğu gibi askeri temeller üzerine kurulu. 25 yıl önce, Güvenlik Konseyi, uluslararası alanda tanınma, seçim ve güvenlik gibi garantilerle İsrail ve Filistin arasındaki sorunu halledecek bir çağrıda bulundu. Bütün dünya tarafından desteklenen bu kararı, Amerika veto etti ve 25 yıldan bu yana, Amerika hala diplomatik çözümlerin yolunu bloke etmektedir.

Hala İsrail benim vergilerimle işgal edilmiş bölgelere yerleşmektedir. Tam diplomatik bir desteğin yanında, suikast için yapılan saldırılarda, sivillerin öldürülmesinde, ne için gönderildiği bilinen Amerikan helikopterleri kullanılmaktadır. Evet, bu uzun zamandan beri böyle devam etmektedir ve buna itiraz edilecek birçok neden vardır.

Petrol felaket olacak

Ortadoğu'ya uzun veya kısa vadede barışın geleceğine inanıyor musunuz?

Bir kere Ortadoğu'daki halklar için yaşananlar çok canavarca. Arap dünyasını ele al. Arap dünyasının tek bir kaynağı var: petrol. Dev bir kaynak. Ancak bu bölgedeki yoksul halka gitmiyor, petrolün verdiği zenginlik batıya, küçük, seçkin bir zengin grubuna uçuyor. Bu kaynak sınırlı bir kaynak ve birkaç nesil sonra hiç bir şey kalmayacak.

Sonra bölgede ne olacak? Toplu katliam. Eğer bölge insanı kendi kaynaklarını kendi gelişim ve yeterlilikleri için kullanamazsa, çok uzakta değil, büyük bir felaket olacak.

Artı, gerçekten, bu halklar zaten baskıcı, işkenceci, zalim rejimler altında sefalet ve acı çekiyorlar. Elbette, biz barışın gelmesini umuyoruz, ama göründüğü gibi bu hiç de basit olmayacak.

Ben de tehdit alıyorum

Biraz sizin hakkınızda konuşalım. Güç odaklarına karşı çok tartışmalı düşüncelere sahipsiniz. Herhangi bir baskı veya tehdit alıyor musunuz?

Bu ay, liberal dergilerden biri olan American Prospect'te beni dünya ticaret merkezine yapılan saldırıdan sorumlu olmakla suçlayan bir makale yayınlandı. Şu anda, içinde bulunduğum bu bina polis koruması altında.

Mesela, geçen akşam burada ders verdikten sonra polis beni evime bırakmak için ısrar etti. Nedeni ise onlara sızmış bilgiler var. Ben konuşmalar yaptığım üniversite kampüsünde bile polis korumasında takip ediliyorum.

11 Eylül saldırısı hakkında yaptığınız yorumlardan dolayı her hangi bir koruma talebinde mi bulundunuz?

Hayır, ben koruma filan istemiyorum. Polis kendiliğinden geliyor, çünkü onlar biliyor. Onların ne bildiğini de bilmek istemem. Biliyorsun, poliste birçok gruptan elde edilmiş bilgiler var.

Birçok aşırı sağcı Yahudi ve diğer gruplar var. Yani, ben ölüm tehditleri alıyorum. Polis sokakta birilerinin öldürülmesini istemiyor.

Sayın Chomsky, bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim...

Sizinle konuşmak çok güzeldi...

İslam Doğru - Boston